22 Kasım 2007 Perşembe

KÖYÜMÜZDEN KARELER















































































YAYLA ŞENLİKLERİMİZ






Y A Y L A G Ö Ç Ü
Bahar gelir erir Toroslar’ın karı ; sarı çiçek nevruz açar kar eteklerinde. Bir rüzgar eser ılgıt, ılgıt; sular akar vadilerden şırıl, şırıl, obalar hasret kalmıştır misafirlerine aylardır. Sarı inek bakar yaylaya doğru, gök keçi bir başka meler bu gün, gayri davarlara dar gelir köy , nisan yerini bırakırken mayısa. Bozkırlı bir başka telaş bir başka heyecandadır. Kapılar kurulur, hurçlar hazırlanır. Erzaklar tedarik edilir, gazyağı, kandil, kibrit, tuz, kavut(1), pekmez , tencere, kap, kacak,. doldurulur heybelere torbalara göç vakti gelmiştir durmak yoktur gayri köylüye o gün.

Şafak vakti sökün eder göç bütün köylü el birlik etmişçesine sıra sıra uzar gider yüklü merkepler, yetmiyor ki bir kısım yükü sırtına almıştır analar. Yol uzar yolcular yürür ulu bir kervan olur. Davarlar bir başka sürü , sığırlar bir başka, yola çıkılır, karlı dağlar aşılır, dere tepe geçilir, her bir çeşmeden soğuk sular içilir, Bir türkü tutturur kervancı başı karşı bayırdan eşlik eder yolcular bunca dertler arasında “ Şu karşı yayla da göç katar katar. Bir güzelin sevdası sinemde tüter. Bu ayrılık ölümden beter. Geçti dost kervanı eylemen beni.” Yanık türkülerin sedası dağlarda yankılanırken varılır yaylaya . Bir başka devran olur.

Yayla ıssızdır, yayla yorgun koca bir kışın yalnızlığı çekerek taşımıştır olanca karı soğu. Yinede hoş karşılar misafirlerini yayla. Bazen kış yolunu şaşırır geri gelir, kar yağar hayvanların üstüne. Yağmur yağar sel olur, rüzgar eser kar boran olur. Taş yapılı, sıvasız, içinde ateş yanan, küçük yayla evleri ulu dağ başında gariplere üç ay yuva olur. Önce gelinler gelir evler tamir olur ufak tefek yıkıklar yapılır. Ağıllar, avlular yapılır kümeler kurulur, Karamık çalısı, geven, sütlük çalı, çöğür bir başka yakacak olur. Sarı ineğin keyfi yerine gelir, Gonur (2) düvenin yine bir başka , Danalar buzağılara kucak açar düzlükler goyaklar.(3) Davarlar çobana emanettir, oğlak kuzu gütmesi çocuklara ayrı şevk olur. Çoktan alışmıştır gayri oba yeni dostlarıyla cömerttir bolca süt verir ahali doyar süte yoğurda. Issız gecelerin davetsiz misafiri vardır tepelerden kurt sesleri , çan seslerine, kaval seslerine karışır, kuşaktan kuşağa devreden bir destan olur Toroslar da

Her dağın eteğinden akan sular derlenir derelerden ırmaklardan geçer Göksu olur denize dolar ulu bir umman olur. Çiğdem, gözenektir yaylanın meyvesi, mor mantarlar onun gözdesi. Ne hoştur karlı pekmez yemesi, kim yerse yoka ekmek ile kaymağı sanki dünyaya sultan olur.

Sağılır sütler dolar haranılara, (4) kazanlara. En yakın komşu değişiktir, haftalık bir o tarafa bir bu tarafa, akar akar bolluk olur bereket olur. Oba sakinleri ebelerdir. Sıkıntıyı çileyi onlar çeker torunlar eşlik eder onlara. Köyden gelinler ısmarlanır yayık için, Gelinler gelir köyden yanlarında erzakları çıkınları, Çıkınlarda kiraz, kavun elma, marul, yeşil soğanları. Dağanlar (5) çatılır yayıklar kurulur, bişekler(6) vurulur, yoğurtlar dövülür terütaze ayran olur . Çökelek, peynir, keş olur. Tuluklara dolar köye gider, yaz sıcağında bin derde derman olur. Sade yağ, karışırsa pekmeze ayrı bir şifa olur. Çıkınlar gider yayladan köye içinde batak batak (7) yoğurt olur, süt olur .

Oyunlar oynar ağlan çocukları obada , arakesti, çelik çomak, enek, mocuk,(8) oynanır, asar dikilir nişan alınır, cıngırdak (9) kurulur, küçük yavrular için ayrı bir meydan olur. Def çalar genç kızlar kaşık sesi , davul sesine karışır. Türkü çağırır allı gelinler öbek öbek dillerinde ayrı bir ahenk.“ Sarı gelin suya gider, el oğluna çalım eder, çalım etme sarı gelin yaşın küçük aklın gider. “ Goyaklarda söylenen türküler karşı ta uzaklardan duyulur bir başka bayram olur.








Yayla bir aşktır. Hasretliktir gurbet içinde başka bir gurbettir. Ana köyde, baba yaban elde. Ebe, çocuk yaylada. Asker oğlanlar obadan uğurlanır, Hasret türküleri yakılır arkalarından. “Asker yolu beklerim. Günümü güne eklerim sen git yarim askere de ben sılayı beklerim,“ Her gidenin ardından gözyaşı dökülür, ayrı ayrı yakımlar yakılır. Oba köye, köy şehre, şehir başka memleketlere göç verir yıllarca . Her bir göç canı canandan ayırır. Her ayrılış yeni bir hicran olur . Ayrılık türküleri dilden dile söylenir durur. Bozkırlının yıllarca.kaderi olmuştur gurbet
“Yarim İstanbul‘u mesken mi tutun. Gördün güzelleri beni unuttun derken, Almanya çıkar karşısına Bozkırlının. Artık türkülerin sözleri de değişir, bu ayrılık daha yakıcı hale gelir. “Yarim Almanya ‘yı mesken mi tuttun gördün sarı kızları beni unuttun” şekline dönüşür. “Yarim sen gideli yedi yıl oldu döktüğün fidanlar meyveye durdu” gibi ağıtlar Yüksel Özkasab ‘ın yanık sesiyle dinlenir, ”Beyaz atlı şimdi geçti buradan “ sözleriyle göz yaşı sel olur.

Gün döner davar kalır ılkıya (10) süt sağımı bir öğün olur. Bir hayda haaaa… çeker ki çoban Mehmet bunu karşı tepeden duyan oğlak kuzu irkilir birden, koşar obaya dağ taş aşar Ilkıya vasıl olur. Kuzu sesi , koyun sesine, oğlak sesi keçi sesine karışır toz duman olur. Koyun, kuzuya ; keçi, yavrusuna kavuşur, yaratılmışlara ferman olur

Kısırlardan başlanır kırkılmaya, sonra sağılır koyunlar, sonra keçiler. Yünler yıkanır, çırpılır. İp, urgan , keçe , kepenek(11), kilim, heybe olur, Kıl çuval, kıl çadır dokunur. Çorap örülür, kazak örülür, genç kızlara çehiz olur.

Kavurucu sıcaklar artar ot azalır, toprak çoraklaşır. Davar, sığır huysuzlaşır, Oba ızsızlaşır. Diken işlenir, çağşır (12) işlenir ot olur saman olur. Yayla hadi gidin gayri bende kaldığınız yeter der misafirlerine. Başından kovar adeta hayvanları ve onları sahiplerini. Köyde ot biçilmiş ekine başlanmıştır. Yer açılmıştır yayladan geleceklere.

Alaca karanlık da yola çıkan yolcular kuşluk vakti gelirler obaya. Eşyalar derlenir hurçlar hazırlanır. Yayladan köye göç hazırlığı yapılır. Oba ile vedalaşma vakti gelmiştir artık. Sütler kestirilir, pişiler yapılır. Bir hüzün çöker obaya, Yolculuk başlar öğleden sonra, sıra sıra yükler yola revan olur. Hayvan sürüleri ile dolar taşar yayla yolları. Dağlar tepeler dereler aşılır, köye yaklaşılır. Çocuklar hediye almak için yola koşar gelenleri sevinç göz yaşlarıyla karşılar. Can canana kavuşur. Hasretlik biter bu coşkuya melekler hayran olur.

Arpa buğday derlenir harman olur. Bolluk berekettir güz ayları düğün dernek kurulur Davul sesi zurna sesine ; kaşık sesi silah sesine karışır. Aşıklar maşukuna kurban olur. Uzun kış gecelerini gelecek baharın hülyaları süsler, yaz hatıraları hayal olur. Yayla şairin dilinde bir garip şiir, ozanın telin de bir kırık mızrap olur.

Mustafa Şen
Karabayır Köyü/Bozkır
Aralık /2006
Not :
1- Kavut : Pişmiş tahıl unu 8- çocuk oyunları
2- Gonur : Kahverengi, sarımtrak 9- cıngırdak : tahtaravalli
3- Goyak : Küçükvadi 10- ılkı : koyun yatırılan yer
4- Haranı: küçük kazan 11- kepenek : Çobanının örtüsü
5- Dağan: yayık çatılan ağaç 12- çağşır : yöresel bir ot
6- Bişek : yayık döğme aleti
7- Batak : küçük çömlek

MUSTAFA ŞEN

Sevgili Dostlarım ;
Bizler Toroslar’ın bağrında , sert yamaçların, derelerin, vadilerin arasında kurulmuş küçücük bir köyde dünyaya geldik. İlk konuşmayı, yürümeyi, ilk hareketleri orada öğrendik. Çocukluğumuz, ilkokul yıllarımız orada geçti. Kişiliğimiz gelişti, hayatımız şekillendi. Akrabalık bağlarımız örüldü. Kısaca da’rı imtihan olan bu fani dünya bize bu pencereden el etmişti. .

Evet sevgili dostlara; köy denince aklıma, o güzel bahçeler, bağlar, davarlar, sığırlar, yaylada geçen günler bir film şeridi gibi gelir geçer. O günlerde köylüler büyükçe bir aile veyahut köyün iki parçalı oluşu itibariyle büyükçe iki aile gibi yaşıyorlardı. Şartların getirdiği zorluklar birlikte yardımlaşma ile aşılıyordu. Yaylaya birlikte göçülür; Çobana sıra ile bakılır, sütler değişik olarak değerlendirilir, birlikte kırkım yapılır. Ot işlemeye, ekin işlemeye birlikte başlanır, Harmanda komşular birbiriyle yardımlaşırdı. Aynı şekilde yaprak kesimi, bağ bozumu, tarhana yapımı birlikte icra edilir. Oğlak, sığırlar, keçiler, keşik olarak güdülür. İşlerde akraba ve komşulara yardım edilirdi. Saban, Düğen, kağnı, kolasar, pekmez tavası, harman çulu gibi bazı aletler en az beş altı alile tarafından kullanılırdı. Düğünler bir başka coşku ile kutlanır, bayramlar çocukluğumuzun en güzel günleriydi.


Köyümüzün geçim kaynaklarının kıt olması , asırlar boyu dedelerimizi Aydın ovasında çalışmaya zorlamıştır. Daha sonara besicilik ve İstanbul da seyyar satıcılık köylünün geçim kaynağı olmuştur. Daha sonraları Almanya çıkar köylünün karşısına, zaten gurbet çocuğu olan bizlere bu ayrılık daha bir dokunaklı gelir. 1975 li yıllardan sonra köyden yoğun göç başlar, gidenler artık çoluk çocuk başta Konya olmak üzere birçok şehre yerleşti. Hayat şartları İnsanımızı yurdun dört bir tarafına hata yurtdışına savurup attı. Ancak insanımızın inancı, vatan sevgisi, engin hoşgörüsü sayesinde bibirimizden kopmadık. Her gittiğimiz yerde örf adet ve geleneklerimizi yaşatmaya, Köylülerimizle olan irtibatı sürdürmeye çalıştık. Mazide yatan canların aziz hatırası bizi bu küçücük köye bağlı kıldı. Belli bir gün yaylada buluşma fikri büyüyüp gelişti. Büyük bir sevgi seline döndü. Bir araya geldik, dertleştik, geçmişi buğulu gözlerle andık, geleceği sevinçle karşıladık. İnşaallah bu bu birliktelik uzun yıllar devam edip gider.


Sevgili dostlar, hepinizin bilindiği i gibi sevinçler paylaşıldıkça çoğalır, sıkıntılar paylaşıldıkça azalır. Bu çalışma ile sizin bazı duygu ve düşüncelerimizi paylaşmak istedik. “Dostun evi gönüllerdir, gönüller yapmaya geldim” diyen Yunus’un diliyle bir gönül yapma ümidi bu çalışmaların ana fikrini oluşturmuştur. Geçmişi saygı ile yad ederken gelecek nesillere de bir hizmet sunmak hepimizin asli vazifesidir. İnsanımızı birlik beraberliğe, iyiye güzele, doğruya davet etmek, güçsüze yardım etmek, düşeni kaldırmak, insanlığın gereğidir.

Önümüzdeki yıllarda köyümüzün geçmişini, kültürünü ve yaşantısını anlatan bir çalışma yapmayı düşünüyoruz. Bu çalışmaya tüm hemşerilerimizin katılmasını bekliyoruz. Daha güzel günlerde buluşmak dileğiyle hepinizi canı gönülden kucaklar sevgi ve saygılarımı sunarım. Allah’a emanet olun.
Haziran/2007 Konya
Mustafa Şen

21 Kasım 2007 Çarşamba

Karabayır İsmi Üzerine


Köyümüz Karabayır 'a Dair...
Karabayır Köyü’nün adı eskiden beri değişmemiştir. Merv şehri ile Endhoy arasında, Ceyhun Irmağı’nın sol kıyısında oturan Türkmenlerden Er Sarı boyunun bir oymağının adı Kara’dır. Danişmend Oğulları’na karışmış olan on boydan birinin adı Karalı’dır. Oğuz Han’ın cariyelerinden doğan altı oğlundan üremiş yirmi dört boydan birinin adı da Karacık’tır. Kara aynı zamanda renklerden birisidir. Türkler renkleri yön olarak ta kullanmışlardır. Kara renk kuzey, kızıl renk güney, gök renk doğu, ak renk de batı yönünü gösterir. Kara ismi ile başlayan köylerden birisi de, Bozkır İlçesi Üçpınar Nahiyesi’ne bağlı Karabayır Köyü’dür. Karabayır Güzellemesi: “Aman Mevlâm hepimizi koru, kayır. Kılıçdere’siyle ünlü Karabayır.”

Köyümüz Karabayır



KARABAYIR KÖYÜ HAKKINDA :

GENEL BİLGİ
Köyün tarihi: Köyün adının mevkinin kara ve bayır olmasından dolayı bu adı aldığı tahmin edilmektedir.Köyün ne zaman ve kimler tarafından kurulduğu bilinmemektedir. Ancak anlatılan hikayelene göre 150 yıl önce köyün olduğu yere 3 göcebenin gelip yerleştiği söylenmektedir. Eski eserler:2 mahallenin arasında bulunan Höyük denilen tepeler eskiden yaşamış insanlardan kalma harabe ve kesme taşlar bulunmaktaydı.Ancak bunlar zaman içinde tarihi eser kaçakcılarının ve hava şartlarından dolayı bozulmuş ve yok olmuştur. Coğrafi Durumu: Köy İç Anadolu Bölgesinin en güneyinde ve Toros dağlarının eteklerinde kurulmuştur.Dağlık bir görünüme sahiptir.Etrafının ceviren dağların arasında bulunan vadide köyün arazileri , bağ ve bahçeleri bulunmaktadır.Batısında kuzeyden güneye doğru Tors dağlarının uzantısı yönünde “ Guz dağı” yer almaktadır.Doğusunda ise daha az yüksek tepeler vardır.Köyün kuzeyinde yer alan Guz dağı eteklerinden iki yerde akarsu vardır.Bu akarsuların güneyinde bulunana “Kılıç dere” kuzeyinde bulunana “Ceviz arası” ismi verilir.Bu sulardan köy halkı sulamada kullanmaktadır.Kasabaya uzaklığı 3 km.İlçeye 13km.ile ise 133km.dir. İklimi: Karasal iklim ve bazı zamanlarda ise kısmen de olsa Akdeniz iklimi görülmektedir. Ekonomik durumu:Köyde arazi engebelidir.Tarım yapılan arazilerin yarısına yakın bölümü sulanmaktadır.Bahçelere mevsimine göre meyve sebze ekilir. Ekilen sebze ve meyveler Cuma günü Bozkır pazarında satılarak kazanç elde edilir.Tek geçim kaynakları budur.Küçük ve büyükbaş hayvancılıkla uğraşmaktadırlar.Köyde orman yoktur.Az bir meşelik mevcuttur.